25.03.2013

Kendin gibi olma..




  İnsanın başkasından öğreneceğinden çok kendi yaşadıkları ve yaşayacakları en büyük tecrübe ve merak edilen bir şey..Çünkü ben kendimde hiç bilmediğim bir beni keşfediyorum.İnsan hiç yaşamadığı hiçbir fikri olmadığı her bir olayda cahil,ürkek ya da yırtıcı bir kaplan olabiliyor.Aslında hepimiz hayatımızı sorunsuz,huzurla sakin geçirmek niyetindeyiz.Ama yola çıktık bir kere..Kendimiz dışında hayat denen bu yarışta rakibine bakarak onunla oyalanarak onun gelgitleri,tökezlemeleriyle zaman kaybetmemek yarışın kuralı..

  Yani kişi kendi yolunda hedefe kilitlenerek kendi gelişimini ve hayatın ona getirdiklerini kibarca kabul ederek bir gün işe yararcasına bir yere not almalı..Çünkü sayıya vurduğunda yaşamın asgari yetmiş,seksen sene olduğunu düşünürsek sanıyorum,sakin olmakta yarar var.Yılları düşünerek saniyeleri,kısa zamanları heba etmek insanın kendine verdiği en büyük zarar..Yaşam ne zaman son bulur;kesinlikle bilemeyiz.. 


  Bizler değişmiyoruz;değiştirmek istiyoruz..Bugün hepimizin kaygısı var.Kendimize bile itiraf edemediğimiz hep olmasını istediğimiz bir sürü hayallerimiz var.Ama bir türlü beceremiyoruz yetinmeyi..Kendi içimizde kendimizi bile barındıramıyoruz.Kim bilir,kaç kişi ömründe çıldırma noktasına gelmiştir..

  Kendisini ifade edip derdini,sıkıntısını paylaştığında bu diğer bir kişiye çok basit gelebilir.Senin çıldırdığına o talip olabilir.Yani herkesin derdi birbirine farklı gelebilir.Ne de olsa farklı hayatlar,çocukluklar ve mekanlar..Mutlaka etkilenir insan her olaydan ve yaşamdan farklı kişilikler çıkar..


  Ben kendime göre farklıyım.Mutlaka diğeri de öyle..Aynı çiçek bahçesinde renkli,ayrı ayrı kokan çiçekler gibi..Ya da bir meyve misali;büyümek için mevsimini bekleyen..Yapabildiğimi karşımdakinden mutlaka istemek belki de bencillik olur.Çünkü bu fıtrat meselesidir.Yani bir ile ikinin aynı olmadığı gibi..


  Sadece yapabildiğimiz ya da mutlaka yapmamız gereken karşımızdakini gerçekten anlayabilmek..Bunun için çaba göstermek..Bazen;"Kendin gibi ol." deriz ya;aslında öyle değil..Lütfen kendin gibi olma..Çünkü özünde kaba saba,saçma sapan ya da oturmasını kalkmasını bilmeyen birisidir veya birisiyizdir.O yüzden tedbirli olmak her zaman geliştirir..

Üç Harfli




  Ah aşk,sen kimlerin ağzındasın sakız gibi..Anlatılırsın dilden dile..Hele bu zamanda ayaklara paspas..Kimi evladına aşık kimisi sevgiliye kimi mevlaya kimi doğaya..Her ne olursa olsun;aşk çeşit çeşit ama hepsi kendi içinde farklılık gösterir..

  Aşk incitmemek değer vermek onurunu yerlere düşürmemek aşk sevdiğini ele güne rezil etmemek yeri geldiğinde fedakarlık etmek aşk bütünlük demek..Bölük börçük;kaba saba,çirkin kelimelerle anlatılamaz..Aşk iki seveni büyütür..Eğer gerçekse problemleri çözdürür..Yeri gelir,yaratıcılığı çoğaltır;yeri gelir,affeder;yeri gelir,onun için büyük savaş verir..Aşk öyle senin dediğin gibi parçalamak ve yok etmek değildir ya da bencillik,ikiyüzlülük asla..Olduğun gibi..N'asıl bulduysan öyle..Aşk canlı bir duygudur..Kırıldıkça eğilir,eğildikçe sürünür,anlamını yitirir ve alışkanlığa dönüşür..Sevgi yoksa içinde mecburiyete dönüşür ve birbirine hayatı dar eder;kaprisler,çocukca saçmalıklar,lakap takmalar,tahammül edememe ve sonuç hüsran..İte kaka,içi boşalmış bir kalp;zedelenmiş..

  İnsan aşkla kafayı bozmuş ve gelecekte aşkın tanımı arşivlerde kalacak soyu tükenmiş dinazorlar gibi..İnsan sadece hayvani eylemlerini gerçekleştirmek için birbirine ihtiyaç duyacak..Robotik,duygusuz,ruhsuz ve üç harf sembolik bir ödül gibi en çok sevene verilir..Aşk zedelemez,parçalamaz,güvenir,incitmez ve onu korur daima..Yürek işidir,zordur;her yiğidin harcı değildir..Layık olan başarır..Gerçekte başaran Allah aşkını da bulur..

Pembe Gözlük



  Senin gözünle bakmak isterdim dünyaya;lay lay lom..Ey çocuk..Ne kadar eminsin korunacağından..Düşünce kaldırılacağından..Lütfen bana da öğret oynadığın oyunları..Hiçbir şey yokmuş gibi ne bir kaos ne bir savaş..Sen yine de oynarsın oyunlarını çünkü eminsin..Biri seni korur;elin,kanadın olur..Bana da öğret,n'asıl oynarım bir savaşın içindeyken oyunlarımı..Kuralını ben bulamadım.. Pembe gözlüklerimi çoktan kaldırdım..Hatta artık uzakları hayal ederken yakını göremez oldum..N'asıl oluyor,bana anlat;ne oluyor orada..Senin gördüğün benim yine göremediğim..Sen gelecekten geldin;bilirsin..Söyle,hayata umutla bakabilir miyim..Teminat var mı yarına,plan kurabilir miyim..Söyle lütfen,bir gün ben de sen olabilir miyim..İnanabilir miyim tekrar..Yeniden doğabilir miyim..

Yankı




  Hani ırmaklar akar ya;nerelerden geldiği belli olmayan..Geçtiği üstünden ne varsa tadını alır,ulaşır doğaya su misali..Hani henüz ölmedik ya da olmadık..Birbirimizin hayatlarından geçerken hissettirdiğimiz ne varsa yankısıyız onun..Sesi hiç bitmeyen ömür nihayet olana dek..
  Belki de giymek istemediğimiz bir giysi bu..Hani deli misali;kendine ve başkalarına zarar vermesin diye elini kolunu bağlayan bir giysi..İşte o zaman zapt edilip ıslah için gönderilir..Anlayan çabuk şifa bulur;anlamayanın o giysi içinde yaşamı son bulur..Renksiz,ahenksiz,boşluğu dolduran..

Her şeyin başı öteki..





  Hayatta kandırıyoruz.;kandırılıyoruz..Kendimizi,şeklimizi,şemalimizi belirleyen sorunlarla boğuşma hali..Ne anlatıyoruz?N’asıl davranışlar tekrarlıyoruz?Korkuyoruz kendimizden..Anlatıyoruz,devamlı anlatıyoruz..Sürekli ahkâm kesiyoruz..İkinci kişi hep şaibeli;paranoya..Güven duygusu eksik;hep bir başkası suçlu..Daha kolay bu seçim..Daha güzel uyursun,rahatsın çünkü onun suçudur bu..Onun yüzünden olmuştur..Ne olduysa odur her şeyin başı..Daha kolaydır onu suçlamak..İşler iyi giderse onun katkısı yoktur..Kötüyse o suçludur çünkü odur o..
  Hepimiz birbirimize göre oyuz..Birbirimiz üstünde ne kadar etkiliyiz bazen ama fark şu gözden kaçırıyoruz,bizi şu anki biz yapan mutluysak ben;mutsuzsak o dememiz..Bencillik..Hep bir yere ait olma hissi..İzleniyormuşçasına hep tetikte..Samimiyet,modası geçmiş tabu..Kandıralım;kandırılmaya hazır olalım..Yeter ki günü kurtaralım..Uzun vade önemli değil çünkü yine n’asılsa onun suçu olacak..O zaman hayatta etkisiz eleman olmaya devam..Resmi gösteren çerçeve gibi..
        

Seç kendini..



                      

  Boş sözler..Anlamsız,bölük börçük hayaller..Arada sırada seni yoklayan samyeli misali mutluluk..Kim kaybetmiş ki sen bulasın;bulsan da emanet gülücükler..Ne kadar kolay değil mi başkasının üzüldüğünü küçümsemek..Senin üstünde n'asıl dururdu..Belki de üstüne cuk otururdu ama şanslısın bana göre..O kadar gururlusun.Yanmayınca canın ne kadar da deli akar kanın..Ne kadar uzak sana;eminsin kendinden..Sen biliyorsun;hesap kitap net,saltanatın diğerine olmuş illet..Birileri acı çekiyor,birileri ağlıyor;ne kadar anlamsız geçmiş olsun demek..Ona da ne kadar iyi gelir senin boş vaatlerin..O vermeye kıyamadığın zamanından çalamadığın saatlerin..Lütufta bulundunuz;neydiniz,ne oldunuz..Aklınız sıra insanlık görevini yerine getirdiniz..Akıllan..Bir yerlerde hayat bitiyor.Bastığımız toprak ayağımızın altından gidiyor.Görevini yap,görevini yap;parçalan..İnsanlığa yararlı olacağın işte şu an..Vaktini ihtiyacı olana ayır;tatlı söz söyle,mazlumu kayır..Kendine iyilik yap;işe yara,faydalı ol..Sapla samanı karıştırma;üç günlük dünya..Aynaya bak ve sen kendinle dalga geç..Unutma;umursamadıkların senin gelecekteki kendine yapmadığın yatırımların..Bahçede ya bir çimen ya bir ayrık otu ya da onların arasından süzülen gül misali..Seç kendini..Ben öyle yapıyorum..

Tekleyen Hayatlar




  Ne olur,farkında olalım..Hayat kimine göre o kadar uzun ki mutsuzluğun dibine vurmuş yaşamadığı acı kalmamış ama hala gelecekten umudu var.Yaş kemale ermiş beden işlevini yitirmiş ruh teklemekte,algı ara sıra gelmekte,hiçbir ihtiyacını kendi görememekte ve mutlaka birine muhtaç bir yaşam..O bununla denenmekte..Rahman ona verdiği nefesi unutmuşcasına..Başka kullara daima tetikte.."Mevlam ne eyler,eylerse güzel eyler.." diyip onun sırlarına vâkıf olmak akıl kârı değil.Her an hazırlıklı olmak..Ölümün n'asıl,ne zaman ,nerede geleceği belli olmuyor.Yani sırayla değil,bilinmiyor.Üzgünüm her şeyi dert ettiğime..Kaygılarıma üzgünüm..Üzdüklerime değmiyor hayat,değmiyor..Tam da her şeyi yoluna koymuş çocuklar ve gelecek planlar,mutlu günler,hayal ettiği uzun yıllar,çocuklarının mürüvveti,güzel bir aile..Yaşantısını aldığı bir haber altüst eder..Amansız bir hastalık..Doğaya sesleniyorum;ne olur yapma,üzme,ağlatma,kahretme,sinsice içimize girme..Endişelerle yaşadığımız hayatı birbirimize kahrederek geçirtme..Bizi vesveseye boğma..Sevgi..Sevgi..Onu iten nefretle..Şu üç günlük hayatı dar etme;yaşamak isteyeni gönülsüz öldürme.Onun hayalleri var,onun sevenleri var,onun yarım kalan mutlulukları var..Ya Rahman,Ya Rahim..Beni duy..Biz senin kulunuz..Bizi kendimize bırakma..Nefsimize köle etme..Hangisi bizim için hayırlı;biz bilemeyiz,biz hiçiz..Seninle senin ışığınla ancak aydınlanırız..

Hangi bina depremlere sürekli dayanır?



  Yaşadığım hayatı gizli yaşamak isterdim.Düşmanlarım sevinmesin;dostlarım,ailem üzülmesin.Ketum olsaydım;hiç kimse bilmeseydi gülmeden önce taze ağladığımı..Kimine göre hayellerim şımarıkça..Kimine göre yaşantım yok olma sebebi..Ama her şeyin vardır elbet bir sebebi..Ya arkana bakmadan gitmeyi bilmeli ya da razı olmak kaderin umarsızca sana hazırladıklarını sevmeli..Ya Allah diyerek;"Sıkıntı veriyor çünkü beni seviyor.."diye iç çekmeli;sevinmeli..Kazanırsın belki ahireti ya da sorgularsın;"Neden ben?Yaşam ne?Niye geldik?Ne için savaş veriyoruz?Elimizde ne kalacak..Ömür dediğin yarını var mı?Sıkıntılar son mu?Hangi bina sürekli depremlere dayanır?" 

   N'asıl bir temel ki bu;demiri sağlam,kumu öz,yıkılmaz..Tepesinde geceleri yıldızları,nurlu ayı etrafında..N'asıl bir bina ki bu;herkesin muradı,evi,dünyası zekice inşa edilmiş;saf,duru,halis,temiz..N'asıl da anlatılmış dilden dile..Yaşam emredilmiş.Her şey bana kalmış.Benim savaşım elimdekilerle yoluma devam etmek..Duygularım ve mantığım..İstediğim mert bir kader;adaletli..Savaşırım;atik ve çevik..Cesaretim;aldığım nefesim..Ve ben susuyorum;o konuşsun,biz dinleyelim..


Profesyonel İnsan





  Hişt,pişt! Or'da mısınız?Yandınız o zaman..Yine ben..Bu akşam şikayetlerim dile geldi.Beni kimler dinlerse yaşamı onlara şikayet ediyorum.Benimle mukabele edebilecek biri var mı?


  Çok zor diyorum;çok zor,çok zor..İyi kalmak çok zor..Kolayı da var bunun.Alabildiğine kötü olmak..Bağırmak sorun çıkartmak kırmak dökmek yani kısacası parçalamak hayatı..Ayağımın altında ezmek..Bütün yanlışlarımla yol almak..Karanlık bir ormanda pili bitmiş bir fenerle ne kadar gidilebilirse..Bir yanım gülüyor;bir yanım feryat figan.."Hah!"..Tam;"Aradığım adresi buldum.."derken kaybettiğim şehirlerim..Tam da bütün dağları,uzak diyarları aşmayı isterken akabinde bir arpa boyu ileriye;bir ömür hep geriye,geriye..

  Gelişmiyorlar;öyle bakıyorlar..İstiyorlar;vampir gibi yaşamın kanını emiyorlar..Törpülüyorlar;hayallerini,gençliğini,tekrar doğuşunu,yaratıcılığını öldürüyorlar..Seni,beni,onu,vs. inkar ediyorlar..Yaratılış özelliğini,yolculuğunu,bulmayı umduğunu hep geceltiyorlar..Duyguların tavan yaptığı anda;"Rahmaniyim.Tamam,şimdi.."..İstemediğim;irkildiğim çirkin renkler,korkutucu atmosfer..İşte o zaman;"Şeytaniyim."..

  Hep toplamalıyım dağınıklıklarımı..Kendim zor gelmez bana..Eksenimde her an döndüğüm fırtınalarım,depremlerim,üzüm üzüme baka baka kararır misali ektiğim nefretlerim,biçtiğim şüphelerim çok sadık bir uşak gibi yıllarca peşimde..Ben yolculuktayım.Uzun süreli bir kabustayım.Uzatmaları oynamaktayım.Çok zor;iyi kalmak..Hele bir de farkettiler mi otuz iki dişimi gösterdiğimi;hasetçilerin gözündeyim.Çaktırmadan mutluluk yakalamak benim profesyonelliğim.Çünkü ben eğitiliyorum.Çünkü ustam çetin,katı;hiç göz açtırmıyor,hiç yüz vermiyor.Benden bir şey istiyor.Ama ben henüz bir olamadım.Ben toparlanamadım.Düşüncelerim bütün evreni geziyor.Her yeri tecrübe ediyor.Her duyguyu hissedebiliyor.Ve vakti geldiğinde tekrar bedende yer buluyor.Bunları düşünebiliyorum.Bunları ifade edebiliyorum.Uzakta ne varsa -dert,keder;mutluluk- anlayabiliyorum da yakınımdakileri algılayamıyorum bile..Çok zor;iyi kalmak..İyiyim;anlatabildiğim kadar..Düşünebildiğim,görebildiğim kadar..Ve her gün güneş tekrar doğduğunda sen de hazırsın şunları duymaya;"Yapamadım;sen yap..","Giyemedim;sen giydir..","İlaçlarım ner'de?","Hey,suyum ner'de?","Acıktım,yemek yap..","Bu bana iyi bakmıyor..","Ya benden bir şey olmayacak..","Banane,ben yapmayacağım..".Yani senden beklenenler..Ve yine çok zor;olmadığında olamayacağını bildiğin senler..Ben profesyonelim;yine bulurum,çaktırmadan mutlu olurum..Çünkü görürlerse otuz iki dişimi;yüz alırlar,başıma çıkarlar,şımarırlar..Küçülürsün,değersizleşirsin ve zorlanırsın.Çaktırmadan iyi kal..Yaşama yüz verme o kadar..

İnsanlığın Dini : Hoşgörü




  Anlatıyorum,istersen dinlersin..Bugün yılbaşı;yeni bir seneye giriyoruz..Yeni umutlar,dilekler,temenniler..Birçok insan yeni bir yaş daha aldığı için mutlu;kimisi hüzünlü büyüdüğü ve sorumluluğa doğru bir adım daha ilerlediği için..İnsanlar bütün dünyada,sanıyorum aynı zamanda saat farkıyla yeni yıla giriyor..Planlı yaşayan markayla düşünen ona yapıştırılan yaftalarla karakterini belirleyen kişi,olaylara karşı verdiği reaksiyonlarla farklılaşabilir..Mesela gözümü açtığımdan itibaren hayata;bana öğretilen ve dayatılan,yani kastettiğim sadece ailede gördüğüm değil,mekanizmatik olarak neyi algıladıysam bana mantıklı gelen beni eğlendiren bana yaşam sevinci aşılayan ne varsa benim yolum olmuştur.Böyle düşünmem için benim bir kuruma,kültüre ya da farklı ülkelere ihtiyacım yok.Çünkü bana göre insan bir ülkedir.Kendi içinde iç çatışmalarıyla meleki ya da şeytani düşünsel gücünü birbiriyle çatıştırabilir ya da bir ittifak kurdurabilir..

  Aslında ben kendime baktığımda kimlik olarak müslümanım.Ama ne kadar;bu tartışılabilir..Fakat tartışan ben olmam.İnsani birtakım kavramları;hiçbir kurum ve sistem farklı düşündüremez.Çünkü ben,hangi uyruğa doğduğumu ve hangi dine bağlı olduğumu bilmeden doğdum.Memnun değil miyim;haşa..Bu benim için tartışma konusu bile olamaz.Elhamdülillah elimden geldiği kadar müslüman kimliğimle yaşamaya gayret ediyorum.Sorun ne?Bana göre sorun yok..Son zamanlarda dünyada küçük toplumların arasında insan fanatizmi,ırkçılık oldukça popüler olmuş.Bunu kendi dinimde de görüyorum.Birçok insan kendisini ifade edebilmek için yapabildiği kadar iyi olan ne varsa kendi seçimi olduğunu düşünerek bununla böbürlenir.Ama bu özgürlüğü karşı tarafa vermez.Onu bir şekilde eleştirerek aşağılayarak kutuplaşma bozgunculuk çıkararak kendisine kimlik kazandırır.Ben şunu hazmedemiyorum;hele şu ara sosyal paylaşım sitelerine baktığımda arkadaşlarımızın dünyayı sadece kendi gözlerinden gördüğünü ve bunu diğer insanlara dayattıklarını görüyorum..Bu hangi dinden olursa olsun;bana göre kötü kötüdür,iyi iyidir.Yani insanlığın dini tektir.Merhametli olmak için bir dine mensup olmamız gerekmiyor.İnsanlara tebessüm etmek yardımda bulunmak onların dertlerini paylaşmak onları anlamak için bir kuruma bağlı olmak gerekmiyor.İnsanı insanla kirlettiğimiz gibi ayrıca aklayabiliyoruz da..

  Bu işin insani boyutu..Şimdi konunun bir de dini kısmına bakalım.Şöyle diyoruz;"Noel Baba bizim dinimizde yok." vb..Yılbaşı,anneler günü gibi insanı hatırlatan herhangi bir özel gün ve isterse bize ait olmayan ama içinde birliği ve düzeni barındıran şefkati hatırlatan dünyanın neresinde olursa olsun bizimle alakalı olmayan farkında olmayarak taklit ettiğimiz bunun gibi çok şey var..Mesela şöyle diyorlar;"Batılı da bizim Kurban Bayramı'mızı kutluyor mu?" Sürekli sürekli irdeliyoruz.Hep hesapçıyız.İşimize gelmeyen şeyleri eleştiriyor;işimize gelen şeyleri hayatımızın içine alıyoruz.Hatırladığım kadarıyla teknolojiyi hep o beğenmediğimiz toplumlardan alıp kendimizle özdeşleştiriyoruz.Sonra;"Bizler farklıyız.." deyip kendimizi başka bir yere koyuyoruz.Onlar dediğimiz kesimin yaklaşık yüz senedir etinden,sütünden;giyim şeklinden;şarkısından,türküsünden yararlanıp son model ne varsa takip ediyoruz.Ve sonra da riyakârlık yapıp içimizdeki vicdanla,hani sözüm ona müslümanız ya,arada bir hatırladığımız dinimiz,hele bir de yılbaşı geldiyse hiç susmayan çenemiz..

  Ben dürüstlükten yanayım.Tam olarak olamıyoruz.İğneyi ilk önce kendime batırıyorum;çuvaldızı başkasına..Biz kendi içimizde müslümanlığın neresindeyiz;dini ne kadar çok yaşayabiliyoruz;kendi nefsimize söz geçirebiliyor muyuz?Kendim için söyleyeyim;n'asıl yaşıyorsam o..İçtiğimiz ve tedavi olduğumuz reçetesi bile yabancı olan ilaçlarla şifa buluyoruz.Bilmediğimiz lisanlar ama nefret ettiğimiz insanlar..Elhamdülillah müslümanım..Yaradan'ı ne hatırlatıyorsa ben orada varım..Herkese hayırlı seneler..İman,sağlık,huzur,barış diliyorum "ayrıca bütün dünyaya"..Yaratılanı sevelim;Yaradan'dan ötürü..

Havva'nın işi zor..




  Bugün mütevazı olmaktan bahsedeceğim..Hiç kimse kendine kibirliliği yakıştıramaz.Mesela sorulduğunda; "Ben çok alçak gönüllüyüm.Her yere uyarım.Kılı kırk yarmam.Armudun sapı;üzümün çöpü demem." derler.Yani bunları söylemekle kendisinin mütevazı mı olduğu çıkar ortaya?Yoksa; "Ayinesi iştir kişinin;lafa bakılmaz." atasözü böyle kişilikler için de söylenmiş olabilir mi?

  Mesela ben bu yazıyı yazarken kendime bile; "Bu ne cüret?Sen yazı yazacak birilerine ahkam kesecek kadar engin bilgilere sahip değilsin." diye soruyorum.Sonra cevabında; "Ben zaten yazmıyorum,konuşuyorum;böyle yaşıyorum,böyle hissediyorum." Bu zamana kadar hayatımda rastladığım yaşadığım ortamda;yakınımda,uzağımda yani yol aldığım her yerde bu tip insanlarla kesinlikle muhatap oldum.Bizler inanan olarak bir türlü peygamber efendimizi iyi anlayamıyoruz.Onun için 'gelmiş geçmiş en iyi insan' diyoruz.Bunun için bile kişinin kendinden şüphe etmesi gerekir.Çünkü "O",Allah'ın sevgilisi diye nitelendirilmiş rahmanın ismiyle yazılmış..Ne cüretse "O"na 'gelmiş geçmiş en iyi insan' demenin,hâşâ,"O"nu bir platformda yarıştırmaktan hiçbir farkı kalmaz.Ben kendi adıma üzülüyorum..

  Öyle insanlar gördüm ki ihtiyacı varken kimseye el açmayan..Öyle insanlar da gördüm ki el açtıkça zenginleyen..Peygamber efendimizi alçak gönüllülüğüyle,mütevazı kişiliğiyle,şefkatiyle ve merhametiyle tanırız.Biz onu ne kadar çok yaşıyoruz ki eğer müslümansak..Ha diyelim değiliz;bu bizim ukala olmamızı geldiğimiz yeri unutmamızı ve maddeyle insanlaşmayı asla gerektirmez..

  Görgü,eğitim,anlayış bunlara meraklı olana..Çünkü bana göre her şeyin sanatçısı olabilir.Dürüst bir yaşamın insanı olmak sertifika gerektirmez."Bu tuzlu,bu çok acı,bu çok çirkin,bu çok tatsız,bu çok küçük,ben ona mı layığım,vb." gibi büyük sözler;küçük lokmalar..Neydik,ne olduk,ne olacağız..

İyisi mi cahil kalın..






  Cahil kalın.Öğretmen,doktor,mimar,vb. olun.Hatta bazen ünlü düşünün.Ama sakın öğrenmeyin.Mutlaka okuyun.Ama numaradan,pratikten,el yordamıyla cahil kalmak için okuyun.Çünkü cahillikten çıkmak için bir meslek edinmeniz şart.Eğer bu mesleklerden edindiyseniz sizin için yeterli.Çünkü kimisi için etiket cahilliğini örtebilir.Ama kastettiğimiz sadece okuma yazmaya meslek edinmeye yönelik eğitilmekse..

  Çünkü eğitilmek doğuştan başlar.Sormayla merakla bazen yoklukla bazen varlıkla..Çünkü ben şunu anladım.Hangi konuda hassassam karşımdakini de öyle sandım.Benim canımı acıtanın onun da canını acıtacağını sandım.Ben ne kadar fedakârlık yaparsam mutluluğu tamamlar sandım.Ve dikkat ederseniz birçok kesim ve belki de entel denen camia yazımı okusaydı;çok acıtasyon bulurlardı.Ama şimdi böyle hissediyorum.Bu soylu kesim,bu tip konuşmaları daha dinlemeden alaturka bulabilir.İşte kastettiğim buydu.Yani bir grup insan kendi içinde birtakım gettolar oluşturmuş kro,avam,gericilik,vs. kelimeleri ağızlarına sakız etmiş durumdalar.Ve onların tabiriyle;halk denen kesim dört duvar okumamış hayata emek vermiş ve fiilen eğitim görmüş ve ölene kadar sürecek muhasebe yapabilecek hayatın ona sunduğu öğretmenle yaşam boyu öğrenmeye devam edecektir.Ve onlar bu beğenmedikleri topluluğu her daim reddedebilirler.Ama anlayamadıkları bir şey var.Kimliklerini bu tip topluluklara borçlular.Şu içinde bulundukları mevkiler beğenmedikleri toplumlara hizmet vermek için..

  Sözüm ona okuyup adam olurlar.Ama gelişmiş bir insan olamazlar.Çünkü bunun için ilk önce inanan olmak lazım.Yaradana ve onun yarattıklarına dünyaya gönderdiği-adına üzüntü,sıkıntı,varlık,yokluk,düşmek kalkmak kibir,acı,vs. denen- öğretmenlerimize inanmak..Bunları reddettiğimiz sürece bize hiçbir şekilde isim verilemez.Çünkü öğretmen ve öğrenci olmadan önce hepimizin ilk önce mümin ismini alması lazım.Dünyevi ihtiyaçlarımızı giderebilmek saygın meslekler edinebilmek sözüm ona daha çok para kazanabilmek için okumaya tamam ama adam olmak için okumaktan ziyade ilk önce iman asıl olan.Çocuklarımıza ne kadar çok mal,mülk bırakacağımızı düşünmek de güzel.Ama onlara mirasımız ilk önce güzel ahlak,utançtan uzak;Allah'a yakın,'O'nu hatırlatan bir hayat olsun.Çünkü hayat öğretiyor..

Bilmek istemiyorum..

     

  Bugün ne kadar yorgun hissediyorum..Bir çıkış yolu arıyorum.Bir ceviz misaline döndüm.Kırılması zor;içindeki değerli..Kendi içimde kayboluyorum.Karanlığın içine üzülüyorum.Görebiliyorum içimdeki o karmaşadan oluşmuş labirentleri..Girmeye bile cesaret edemiyorum.Neden,biliyor musun çünkü her aradığımda yolumu hep buluyorum.Merak etmek istiyorum.Soru sormak cevabını veremesinler istiyorum.Adalet istiyorum ama dünyanın bir yerinde adalet isterler diye korkuyorum.Elektrikler sönsün istiyorum ve karanlık yetmezmişçesine gözlerimi kapatmak ve açmamak istiyorum.Ve dert yanmak istiyorum.Ve karşımdaki,derdin ne olduğunu bilmesin istiyorum.Konuşmak istiyorum.Ve sormak istiyorum.Bana bilmediklerimi anlatsınlar istiyorum.Karşı çıksınlar istiyorum.Nasihat etsinler ve beni inandırsınlar istiyorum. Ve korkularımın aslında beynimin bana oyunu olduğunu birisinin söylemesini istiyorum.Ama bunları bana tuzu kuru çamaşırı beyaz başı dik birisinin söylemesini istiyorum.Ve ben ona sadece kahkahayla gülmek gülmek ve gülelim istiyorum..

Biz neyiz?Kimse var mı orada?



  
  Seyrediliyoruz..Seyrediyoruz..Bu dünyanın düzeni bazen şekilsiz bazen kırık dökük..Uzaydan baktığınızda net bir daire düşünün;pürüzsüz..Yaklaştığınızda dağlara,tepelere,şekil şekil binalara,denizlere,ovalara,çöllere ve devasa yeşilliklere sahip gibi görünüyor dünya..Bazen yerleşimi adaletsiz;kurak ve kıtlık..Bazen de savaş ve ölüm yaşam biçimi..Kimi de hiç doymamışçasına aklı fikri cinsellikte ve yemekte.. 
  
  Şimdi bu dünyaya kimlik kazandıralım ve ona bir karakter belirleyelim.Sonra önüne bir ayna koyalım.Seyret diyelim ya da seyredelim.Bakın bakalım;benzerliğimiz var mı.. 
  
  Şekilsizlik;kırık dökük kaygılarımız,sıkıntılarımız ve umutsuzluğumuz..Dağlarımız,tepelerimiz;sarsılmaz gururumuz ve kibirimiz..Ve binalarımız;kendi kendine oluşturduğumuz sözüm ona karakterimiz..Denizlerimiz;uğruna değmeyen arzularımız,hayallerimiz ve değerlerimiz için akıttığımız gözyaşlarımız..Ve ovalarımız,çöllerimiz;işe yaramaz hissettiğimiz zamanlarda gördüğümüzü sandığımız seraplarımız..Ve devasa yeşilliklerimiz;egolarımız yükseldiğinde onore edildiğimizde sergilediğimiz tavrımız.. 
   
  Gelelim adaletsiz oluşturulmuş mekanlarımıza:İyice verimsizleşip anlamsızlaşıp yetmezmiş gibi etrafa salgıladığımız negatif enerji ve devamında haklıymışçasına istediğimizi alabilmek için tercih ettiğimiz savaşlarımız..Ve sonra doyumsuzluk;erkek kadın gidebildiği yere ve birbirini yiyebildiği kadar..Sonuç;zamanın ölümü..Rahmet..Sizce biz neyiz?
  

Kirlenmek Güzeldir..



  Bugün yine açtım ağzımı,yumdum gözümü..Bugün izin verdim kendime..Hani olur da bir annenin çocuklarını güzel bir parka götürüp;'Hadi oynayın,bir saatiniz var.Kirlenin kumlarda..Düşe kalka oynayın istediğiniz gibi..Düşünmeyin;şekliniz şemaliniz bozulur diye.' demesi gibi..İşte ben de bazen böyle yapıyorum.Beynimi bütün inançlardan ayırıp özgürce bırakıyorum.Öfkemi,korkularımı,şüphelerimi ve alabildiğince sesimi boşluğa bırakıyorum.


  Onlara bir set örmedim.Öfkemden herkes nasibini aldı.İçinde bulunduğum durumdan onların sorumlu olduğunu haykırdım onlara.Kim aklıma geldiyse,buna dağlar da taşlar da dahil,onları suçladım.İlk önce en yakınımdakileri..Daha sonra düşündüklerimi..Sonra da tetikleyenleri..Dedim ya;herkesi,her şeyi..Bugün yine izin verdim kendime.Bırak olgun olmayı inancı,tabuları;hepsini bir anlığına rafa kaldırdım.Bir sürü keşkeler buldum.'Keşke onları görmeseydim.','Keşke oraya gitmeseydim.','Keşke onu tanımasaydım.' Keşke,keşke..Oturdum,yetmedi;öfkemi yenemedim.Daha da kızdım kendime.Camdan dışarı baktım.Kimi gördüysem eleştirdim;buna kuşlar,düşen bir yaprak,gökyüzü,yağmur da dahil.Çünkü onlar benim en yakınımdakiler..Çünkü onlar da benim şahidimdi..Sanki bana yeteceklermiş dur gitme diyeceklermiş bunu kendine yapma diye beni uyaracaklarmış gibi onlardan medet umdum.

  İzin verdim kendime.Hayal ettim güzel bir yer,güzel bir ağaç ve o ağacın altına oturdum;düşündüm yapayalnız olduğumu kaderin eksenimde döndüğünü ve ağzımdan çıkan her kelimenin bekçisi olduğunu seni değil de yaşayacaklarının koruyucusuymuş gibi..Pusuda hazır beklercesine acımasızca nasıl da sana baktığını ne yaşayacağını bilircesine..Gücünü sınarcasına onun işine ne yarayacaksa benim ağladığım ya da güldüğüm korkum ya da cesaretim..Ne kadar da emin kendinden;hayatımızı irdeleyip ters yüz ederken ne kadar da memnun..

  İşte böyle bugün kendime izin verdim.Dedim ya;düşüncelerimi tamamen soyutladım.Hani parktaki çocuklar gibi ben de saldım düşüncelerimi;'Kirlenin düşe kalka..Şekli şemali düşünmeyin.Özgürce oynayın ve sonra n'asılsa geri dönecek çocuklar eve;düşünceler beyne..' Yeniden kaldığın yerden yaşamaya,şükretmeye,hamdetmeye,tövbeye ve kaderciliğe devam..Gücün ne kadarsa işte öyle..


               

Mozaik



  
  Ne kadar hayata karşı cesurduk küçükken..Hiç düşünmeden plan kurmadan oyunlar oynardık.Hiç kaygımız olmazdı.Hep sonraki günü heyecanla bekleyip arkadaşlarımızı arardık.Cesurduk;belki arada bir korkak..Kaçarsak kurtulurduk korkularımızdan.Çünkü bilirdik;biz mutlaka birileri tarafından korunurduk ve her gece gün ışığında sadece doğayı düşünürdük.Hiç kaygımız olmazdı;yiyecek aşımız bize göre kaygısız
başımız..Biz böyle inanırdık.Çünkü çocuktuk.Hayat pembeydi;biz de öyle..Ama dedim ya;çocuktuk.Koştuk,yorulmadan koştuk.Çünkü ruhumuz,bedenimiz hayatın katı tarafıyla muhatap olmamıştı.Sadece çocuktuk.Farkedemedik;geleceğe dair oynadığımız hayatın reklamını..
 

  Kişi sindirebilmişse kabullenebilmişse çocukken mutlu olabildiyse ya da öyle zannedip yaşayabilmişse işte o zaman bugün şimdiki kendisidir artık.Bugüne ne getirdiyse çocukluğundan kalan içindeki çözemediği anlamsız korkuları ve atamadığı adımları..Onu engelleyen gelişmesini önleyen o çocuksu kaygıları..Ve artık kendisiyle yüzleşme kaçınılmaz olduğunda kadere teslimiyet başlar ya da bir isyan..Çünkü o ihtiyaç duyulan olmuştur.Sorumluluklarını taşıdığı bireylere sahiptir.Ben olmaktan çıkmıştır.Duygusallık,ruhen eksiklik;bunlara göre davranma zamanı ona göre lükstür.Çünkü artık ergen değildir;genç değildir.Gelişmiş bir insan yaşına gelmiştir.Görevini bu dünyada hiç usanmadan devam ettirmelidir.Onun şöyle bir lüksü yoktur;'Benim için her şeyi yapın.' Bu cümle onu kesinlikle tanımlamaz.O bu evrene mutlaka bir anlamı,bir gayeyi,bir eksiği tamamlamak için gelmiştir.O bir bütünün eksik parçasıdır.
 

  İnsan;sadece ne olduğunu bulmalı.Neden bu dünyaya geldiğini bilmeli.Kişiliği elverdiğince bir amaca hizmet etmeli.Ben varım diyebilmesi için yokluğunda varlığı özlenmelidir..

Sözün Özü




  Sana bakıyorum;özünü biliyorum,sözünü biliyorum.Kim gibi davranıyorsun,ne olmak istiyorsun?Boşuna debeleniyorsun.Rahat ol;herkese düşman gibi bakma.İnan;onun da korkuları var,takma kafana..Sembollere takılma,donanımlı ol.Bazen sus ve dinle.Bazen anlat,dürüst olmaktan korkma.Yalan olup sahte dostlar edinmek yerine gerçek olup özü sözü bir dostlar edin.Bırak kızdırsınlar seni;bazen sen de onları..Düşündürsünler seni;emek ver kendine.Bazen hiç konuşma,ara ver;ihtiyacın olduğunda test et.Kendine dürüst ol;kendini eleştir.Egolarından uzaklaş ve ara onları.Ruhunu rahat bırak;kendi kompleksli bedeninden ayır onu.Yukarıdan bak kendine,hala bir savaş içinde olduğunu gör artık.Layık olduğu yere ulaştır onu.Çünkü yaradanın dizayn ettiği canlı mutlak bir doğruya gider..

  Kendini heba etme,boş işlere meyil verme.Unutma,her şey aslına döner.Kendini olmadığın bir insan haline getirme,fazla gerilme;çabuk kırılırsın..Karşındakini tanımadan hüküm verme.Alaya alma.İftira etme.Sen olabilmek için ihtiyacın olan sadece zaman.Ayrıca iyi bir insan olmak için erdemli,ahlaklı ve sabırlı olmak yeterli.Zaten bunlar sende varsa gerisi sembollere kalmış.Ben seni zaten biliyorum işte ama hissettirdiğin kadarını..Biz zaten bizi biliyoruz,değil mi..

İstiyoruz;karşılığında ne veriyoruz?




  Nasıl bir dünya istiyorum,biliyor musunuz?Hadi gelin,bir yolculuğa çıkalım hiç bir vasıta gerekmeden..Yaşar mıyım,ölür müyüm düşünmeden..Döner miyim,bulur muyum geride bıraktıklarımı ya da özlenir miyim;ağlanır mı peşimden,eksikliğim hissedilir mi ya da anılır mıyım kötü kötü,kaygılanır mı birileri benim için?Sürekli yaşanır mı bu paranoya?İşte ya bir saniye ya da son nefesine kadar sürecek bir yolculuk..

  İstediğim bir dünya asla böyle değil;keşkelerin olduğu şüphelerin kol gezdiği samimiyetsiz insan kirliliği..Ya ne oluyor size?Hepimiz Havva ile Adem'den yaratıldık..Kimi kime anlatıyorsunuz?Sen bensin;ben senim bazen..Bazen sen mutlu bazen ben..Hayat gönülsüz bir köşe kapmaca oyunu sunar bize..Takma kafana..Yeri gelir,ben senin derdine ortak olurum;yeri gelir,sen..Sakın gocunma lütfen;gocunduğun yerde bulursun beni..Üzülürsün ya da üzülmezsin belki..Saklama derdini,paylaş..Böbürlenme mutluluğunda..İnan ki samimiysen dostların da senin gibi olur ama değilsen aynalar dostun olur.Sinsi olma;yalanlarla yaşarsın.Çok da açık sözlü olma;kendinden sen bile kaçarsın.Denge ve adalet üstüne kurulmuş dünya..Kendine bir doğa seç seni anlatan.Çünkü her insanın bir kurgusu var..Belki de sen bir rüzgarsın ılık ılık esen ya da bir gökyüzüsün maviliği ve beyazlığı en güzel anlatan..Belki de gecesin gündüzü örten ya da hepsi;bazen esen gürleyen..Sen bir fıtratsın,zorlama.Sen ol yeter ama ne olur geç kalma.Keşkelere boğulma;doğru karar ver.Düşünmeden yaşamak yaşadıktan sonra düşündürür.Gerçekten acı olan aslında bu.Çünkü en zoru insanın kendisine hesap vermesi..Sadece sen sana merhamet gösterir ya da asla affetmez seni..Yoksa başkaları dediğimiz kesim aslında biziz.

 Sadece görevinizi yapın.Dünyaya gelmek bir emirse yaşamak mecburi bir eylem;yaşayın,yaşatın.Varlığımız ya karanlıktan sonra bir ışık olur ya da onu göremeyen bir nankör..

Aynaya bak..





  Anlasana artık,sana söylüyorum!Hala kendinden kaçıyorsun;tabularından,alışkanlıklarından,çocukluğunun kalıntılarından bir türlü kurtulamıyorsun.Kibirlisin ve gururlusun.Kalabalıkta çabuk farkediliyorsun.Bencilsin.Sen teksin narsist.Dünya sensin.Asla durmazsın;dönersin.Bu ne özgüven böyle;hiç sarsılmaz sanırsın..Kendine dönük hayallerin ve sen..Daha sonra sahip olduklarını sanırsın ki sen türettin;onlar seninle oluştu.Hiçbir şeyin önemi yok.Öyle mağrur yürürsün ki sanırsın küçük dağları sen yarattın..

  Farket lütfen..Etrafında ne varsa hoşlandığın ya da taptığın onların hepsi senin nefret ettiklerin,yoluna taş koyanların,bazen seni üzenlerin ve yaşam boyunca seni anbean yalnız bırakmayacak korkuların;sen onların eserisin.Sen tek başına bir hiçsin.Sahip oldukların seni bugün mutlu ediyorsa dün mutsuz edenler yüzündendir.Kendine nankörlük etme,doğaya karşı çıkma.Anlamaya çalış.Gözüne güzel gelen ne varsa bu iyi düşündüğün içindir.Görebildiğin kadar keşfet.Unutma;güneşten korkuyorsan gölgeyi bul,karanlıktan korkuyorsan ışığı reddetme ve şu an elinde olan sana haz veren ne varsa seni ne mutlu ediyorsa inkar etme gerçek sahiplerini.Çünkü daha sonra unutulan sen olursun ve riyakar olma.Sana anlam katan değerlere ihanet etme.Unutma;bu dünya ne sana ne bana ne de Sultan Süleyman'a kalmadı.

  Çalış,çalış;mutlu etmeye çalış ve biriktir,biriktir;insan biriktir ve at üstünden süslü egoları.Mütevazi ol.Merhametli kal.Ve yüksekten uçma.Unutma;bizler hiçlikten geldik ve hiçliğe gideceğiz..

Sessizce uzaklaş or'dan..





  Lütfen acele edin iyilikte;kötülükte aheste..Zaman sinsice içimize işlemekte..Senediniz mi var yarına çıkmaya?Bu ne rahatlık;plan,proje..Bazımız Avrupai takılır.Bazımız tamamen kültüre bakınır.Kimliksiziz..Biz neyiz,kimiz,kaç kişiyiz?Neden,niye bu vurdumduymazlık?Ne arıyoruz;ne anlıyoruz?Hayallerimiz sadece soyut;yaşadıklarımız sadece somut..Canımızı acıtınca hayat,verdiğimiz tepki..İşte gerçekte buyuz.

  Acıyla yoğrulurken nefret,isyan,keder;mutlulukla bezenirken neşe,sevgi,huzur dolar insan.Yani her şey geçici..Sabır bizim zırhımız gibi.Yakaladığında o anı yani mutluluğu içinde olabildiğince yaşa.Olabildiğince kalbinde ve beyninde onu depola.Çünkü bir gün tekrar lazım olduğunda onu kullan;o anı hatırla.Sonra biriktir mutlulukları nerede olursan ol ve değerlendir.Hüzünlü olduğunda çıkar onun karşısına;savaştır onları.Savaşı kazandırmak istediğini biriktir ve ona galip getir.Ve unutma;belki ilerisi olmayacak.Çok fazla plan yapma..Sakin ol ve ritme uy..Fazla debelenme..Kendini programlama..Çünkü senin rolün belli..Kendini ara ve onu bul..Kendini küçümseme ve devam et..Hayatın planını bozma..Sadece düştüğünde kalkabiliyorsan yeniden başlamak için hazırsın demektir.Etrafına dikkatlice bak.Seni mutlu eden ve seni sen yapan ne varsa onları yanında tut.Ve onlar da seni yanında tutsun.Etrafında negatif,kırıcı,karanlık ne varsa sessizce uzaklaş oradan..Sen öyleysen tekrar aynı şeyi yap ve kendini geliştir..

Sayılan Adımlar




  Ey dünya! Ne kadar garipsin..Karşıma alsam seni,sana sorsam; "Neden ben,neden hayatı ilmek ilmek dokudum?Farkına varmak..Yaşamın getirilerini ve götürülerini,adımlarımı tek tek sayarak yürüdüm.Düşünüyorum geriyi,geçmişi..Kendim için ne yaptım?" 

  Varlığımı keşfettiğimden beri ben kendim için yaşamadım.Nerede bir eksik gedik;onu tamamlamaya çalıştım.Yeri geldi,isyan ettim;yeri geldi,şükrettim;yeri 
geldi,nasihat ettim ve nasihat aldım..Ve bazen acı çektim,kendimle boğuştum.Bazen kendi kendime ihanet ettim ve kendimle uzun zaman konuşmadım.Hatalarımla yüzleşmek en acısıydı.Bazen kendime çok kızdım;sonra acıdım,barıştım ve daha sonra dedim ki; "Yeter artık! Dünyayı ikna edemezsin.Dünya zaten boş.Sen dolduramazsın çünkü yeterince riyakar,kahpe,duygusuz kansızlarla içi boşalmış fazlasıyla.." 

  İnsan kalmak rahmani yaşamak emek vermek değer bilmek ve hayal kırıklığına uğramak davranışına ödül beklemek insani beklentiler..Bu benim zayıf noktam ve uyur halim..Düşlerim,hayallerim ama gerçeğim şu:Ben şanslıyım;dostlarım,yol arkadaşlarım,zamanda yolculuklarım..Onlarla,onlarla övünüyorum.Ben onları seçtim çünkü altının değerini sarraf anlar..

  Ya seçmediklerim..İçlerinden bazıları çürük çıktı;o da nazar olsun çünkü onlar gelişmemiş bir asalak gibi birilerinin dünyasına girer çıkar.Onların da görevleri bu:Yok etmek parçalamak ayırmak tıpkı bir öğütücü gibi değersizleştirmek kültürü yok etmek aile,örf gibi kavramları uzaylaştırmak yine en iyi yaptıkları şey birilerinin hayatını yok etmek..Şu söz onlar için; "Ateş olsan cirmin kadar yer yakarsın." Köyünüzden uzaklaşıp kendinizi övün.Çünkü sizler bir tanesiniz.Aynı küçük zerre tanecikleri gibi..

O Kul ve Dünya





  Geçenlerde karanlık bir yolda,bir ağacın altında küçük bir çocuğa rastladım. Ellerini dizlerinin üstüne koymuş,kara kara düşünüyordu. Sanki dünya batmış da o altında kalmış. Ve sadece biraz daha nefes almak istiyordu;biraz daha yaşamak,eğlenmek,hoplamak,zıplamak... Acelesi vardı sanki;eksik bir şeyler,tamamlamaya çalıştığı yarım kalan işler... Onun için önemliydi tamamlanmak,yarım kalmamak... 

  Ona dedim ki; "Sen zaten yarımsın,eksiksin;eksik kalacaksın. Sakin ol,kendini sağlam bir yere çek ve bırak,hayat aksın... Sen zaten hayatın önemli bir parçasısın. Sen kımıldadığında,küçük bir çakıl tanesi gibi yuvarlandıkça uygun bir yerde duracaksın. Bazen akan duru sular gibi yolunu bulacaksın ve başka eksik olanın diğer yarısı olup,hayata ahenk katıp yaşam bulacaksın. Aradığın neyse... Ve anlayacaksın;sen başkasının hayal ettiği özleneni olacaksın..

  Ümidini kaybetme. Nefes aldığın sürece yaşamın sana ihtiyacı var. Sen önemlisin,bir bütünün eşit parçalarından birisin. Senin de tamamlanman için önce eksilmen lazım. Ve fark et;mutluluğun evresi yok,zamanı yok,mekanı yok. Ömür dediğin,metreyle ya da kiloyla değil;sadece şimdi... Ara,bul;sakın başkasınınkine göz koyma,çünkü herkes farklı şeylerle mutlu olur. Dene lütfen başkasını mutlu etmeyi... Onun gözlerine bak,o gülümsemeyi gör ve oluştur sevgiyi,dostluğu... Kuru kalabalığı boş ver. Sen hep yağmuru sev,yağmurda ıslan;kederlerinden arın. 

  Bazen yalnızlığı tercih et. Yenilen... Geliş... Oku... Seyret... Düşün... Empati yap... Affet... Özür dile... Ve yaşamı renksiz bırakma... Kendine şans ver. Alçak gönüllü ve merhametli ol. Bu donanım sende oluştukça sen bile sana hayran olacaksın. Ama unutma;hatalarınla yaşam boyu yoğrulacaksın ve sen en sonunda o kul olacaksın. Sen,'okul'un ekseninde döneceksin ve o kullarda senin... Eğiteceksin,eğitileceğiz. Bizler Yaradan'ın yarattığı o kullarız,biz dünyayız...".

24.03.2013

Puzzle




  Bugün senin için ağlayacağım.Senin için güleceğim.Senin için yaşayacağım.Senin için öleceğim.Tekrar dirileceğim.Senin için göreceğim.Senin için umut edeceğim.Ve sonra senin için merhamet dileyeceğim.Ve sen de benim için bunları dilersen dünyanın temizlenmesinde ve kardeşçe,el ele yolculuğumuzda;birbirimizin ayağına çelme takmayarak ve birbirimizi anlamaya çabalayarak sanki bir puzzle gibi resim tamamlanacak.Ve sonra aradığın o cenneti asla tek başına dolduramayacağını keşfedip yanına ne kadar çok yol arkadaşı alırsan o kadar huzura kavuşacaksın.Ve sanal nefretlerden,hırslardan,zalimlikten,nankörlükten arınacak ve rahmana ulaşacaksın..

Doğanın İnsanı



  Şekilcilik ve dar görüşlülük;insanın harika yaratılışının önüne demirden perdeler örter.İnsan baksa da duysa da dokunsa da elindeki varlığı yüzyıllar boyu geçmişe bırakır.Gelecek ancak hoşgörüyle dünyayı sarabilir;sessiz olduğumuzda evrenin kendine ait çıkardığı bütün sesleri keşfedebilir ve duyabiliriz.Müzik;kalp ritmimizden ayak seslerimize yağmur sesinden rüzgar uğultusuna kadar insanı anlatır.Doğa insan;insan doğadır..

Bencilik



  Yaşam bize bencilliği,riyakârlığı ve affetmemeyi dayatıyor;insan en kolayını seçip her şeye bir anda sahip olmak istiyor. Bir anda her şeyi bitirmek,yok etmek... Ve yok olmayı arzuluyor. Kendi tecrübelerime dayanarak yaşadıklarımızın zirveye ya bir merdiven dayama ya zirveden bir düşüş ya da sorunlarla baş edememe halini her insanın hissettiğini öğrendim. Gözlemim dahilinde,insan acizken ya çok bayağılaşıyor ya da çok gururlanıyor ve bunun için Don Kişot gibi yer değirmeniyle savaşıyor. Kendine bir daire çiziyor;o dairenin içinde kendi çapında eğleniyor ve kendini anlatmak için perdelerin arkasında,son kalan insan kırıntılarıyla kendini aklamaya ve iyi göstermeye çalışıyor.

  Aslında hayat o kadar uzun değil. Şu üç günlük dünyada;bencillikten uzak,kendisinde devasa bulunan Allah'ın ona bahşettiği merhamet duygusunu bir türlü fark etmiyor ve her defasında yaşadığı tecrübelerden asla ders almıyor. "Aile nedir?"... "Hayatın neresindedir?"... "Neden var olmalı?"... "Neden,neden,neden..." diye soru soruyor ve sonra anlıyor ki biz tek başımıza bir hiçiz. İnsan birlikte olursa ancak paylaşamayacağı tek şey bencillik olur.

Mutluluk ve Uyuyan Nefis





  Ne kadar tuhaf;düşmanı hep dışarıda aramak.Onları,şunları,bunları,diğerleri diyerek içimizdeki Firavun,Nemrut ve benzeri olan daha popüler Hitler düşünce sistemiyle bencilliğin adını çok daha çeşitlendirebiliriz.Bu isimleri;insan denen düşünen canlının,dünyasında barındırdığını biliyoruz.Akıllı ve sağlıklı bir düşünce sistemindeki bu kirli düşünceler,ister adı bencillik olsun ister zorbalık ya da katliam gibi eylemler kişinin dünyasında zaten var olandır ve bu gücünü nerede kullanıp kullanamayacağı kendisine bağlıdır yani yaradılışına,yaşam şekline,öğrendiklerine,ne anladığına..Ve daha sonra tatbik aşamasına geçer.Şöyle de diyebiliriz;sonuçta insan doyumsuz bir şekilde mutluluğu arar.Ancak sadece onu(mutluluğu) ahlaki,vicdani ve insani düşünen bireyler elde eder..

Ruhsal Açlık



  İnsanoğlunu anlamanın zorluğunu hiç düşündünüz mü?Zorlayıcı,tabulaşmış yasaklar;sonra özgürce girdiği tabularından oluşmuş demir parmaklıklar;kendi kendine yarattığı dünyası..

  Bir ziyafet sofrası düşünün;acısından tatlısına her şey olsun istersiniz. Damak tadınız öyle ister;bu midesel bir doyumdur.Sonra hazımsızlık başlar.Çare ararsınız ve giderirsiniz;rahatlarsınız.Bunun gibi vs..Ya ruhsal doyum;onunla nasıl uğraşırsınız?

  Şimdi düşünelim:Biz kimiz?Neden dünyadayız?Niçin bize insan deniyor?Oysa bizimle beraber bu dünyayı paylaşan canlı ya da cansız,renkli ya da renksiz gördüğümüz duyduğumuz hissettiğimiz yani algıladığımız her nesne bizimle ortak..Biz kendimizi nereye koyarsak orada yaşam sürmek zorundayız.Karakterimiz seçimlerimizle oluşur ve daha sonra hayatta varlık savaşı diğerleri gibi devam eder.Hiç kimse birbirinden daha üstün değil.Tıpkı parçalanmış bir vazo gibi..

  Vazo dedim..Şimdi o kırık vazoyu yapıştırmaya başlayalım.Kırılan parçaları,irili ufaklı;öylece tesadüfen kırılmış taneleri tek tek yapıştıralım.Parçaların hiçbiri birbiriyle aynı değil.Ama yapışmaya başladığında küçük büyük demeden her bir zerreye ihtiyaç duyulur.Bir eksik ya da fazla nesneyi oluşturamaz ve biz onu itinayla yapıştırıp eski haline getirdiğimizde elimizde artık eski vazo vardır.Burada anlatılan önemli detay şudur:Şeklin oluşması için irili ufaklı pek çok parçaya ihtiyaç var.Şöyle de diyebiliriz:Koca bir dağ minik çakıl tanelerinden ve kum fırtınasından oluşur..

Ruhsal Açlık - 2




  Bizim insan kalabilmemiz için değerlerimiz,yasak görülen özgürlüklerimiz,bazen sıkıldığımız ve içinden bir an önce çıkmak istediğimiz kötü ve aceleci yanımız zaman zaman bizi dünyaya karşı yabancı kılar.Ama bir bebek bile doğmak için belli bir zamana ihtiyaç duyar.Her insanın kendine göre zayıf noktaları vardır.'Ruhsal Açlık' adlı yazımda mide hazımsızlığından bahsetmiştim.Bunun için çareler arayıp bulmuştuk.Şimdi ruhsal doyuma geçelim.
    
  İnsan neden zayıf noktalarının,yanlış davranışlarının,karşısındakini üzmeye varan bencilliğinin çaresine bakmaz?Farkındalık nedir;hiç fikriniz var mı?Ben ne yapıyorum,ne istiyorum,neyle mutlu olurum ya da n'asıl mutlu ederim diye soran var mı?
  
  İnsan bana göre içinde uzun bir yolculuktadır.Kendine göre yol katetmiştir.Bu yolda rastladıkları ona hiçbir şey öğretemediyse belli bir gelişim,olgunluk gösteremediyse tekrar yolun başına dönmeli.Çünkü insan gelişmediyse dünya için gerekli birtakım insani liderleri put haline getirerek kendini bunun arkasına saklar.Sonra;"Biz şuncuyuz,siz buncusunuz."diyerek insanları farklılaştırır ve bozgunculuk yaratır.İnsanın insan kalabilmesi için değerlerine sahip çıkması yeterli olur.Ama onlar marjinal çıkışlar ve değişim için belki gerekli belki gereksiz fazla çaba harcar.Bu kişiler kendilerini ifade edebilmek için mutlaka maddeye sığınır..

Küçük İnsanlar





  Farkediyor musunuz?Etrafınıza hiç baktınız mı?Hayatınızı hiç sorguluyor musunuz?Neyin planını yapıyorsunuz?Ya da kime plan yapıyorsunuz?Hayatın neresindesiniz?Hiç birini mutlu ettiniz mi?Birisi için emek verdiniz mi?Varlığınızla yaşama ne kattınız?Hep mutlu edilmek mi istediniz?Hep tüketmeyi,yoketmeyi,ağlatmayı kendinize bir borç mu bildiniz?Yaşama ne verdiniz?Kime faydalı oldunuz?Kim için yoruldunuz,vs. sorular sorular..
  
  Küçük insanlar büyük yaygara koparırlar.Beyinlerinde hep alma bir vantuz gibi herkesin hayatını içine çekme girişimi yaşarlar.Ve sürekli sürekli görselliklerini sanal bir dünyada sergileme ihtiyacı duyarlar.Beyinlerinde kendilerinin de inanmadığı birtakım duyguların varmış ya da yokmuş gibi paranoyasını yaşarlar..
  
  Küçük insanlar küçük meselelerden büyük büyük şüpheler yaratırlar.Onların inanç sisteminde egoistlik,narsistlik ve devamlı kendine dönüş vardır.Onların beyinleri hiç gelişmez.Onlar fiziki görüntüye önem verirler ve materyalist bir hayat yaşarlar.Onlar sadece mutlu olmak için etraflarında dalkavuklar taşır.Onlar kendilerine dönüp özeleştiri yapmaktan acizdirler..

  Küçük insanlar kendilerini sürekli anlatma ihtiyacı duyarlar.Etrafınıza bakın. 'Ben aslında çok iyi kalpliyim.','Ben okudum.','Benim kalbim çok temiz.','Ben çok güzel yemek yaparım.','Aşkım,canım,cicim,hayatım,vb.','Hadi giyinelim.','Hadi gezelim.' gibi yaratıcı sözler onları tanımlar..

  Sürekli kendilerini anlatırlar.Hiç dinlemezler.Dinlediklerinde de mutlaka onları üzecek bir şey bulurlar.Çünkü yaraları vardır;gocunurlar..

  Sorumsuzlardır.Herkes onlar için bir basamaktır.Ama bilmedikleri bir şey vardır.Merdiven hem yukarı hem aşağı doğrudur.

  Hayat böylelerinin yetiştirdiği anlamsız ve değersiz,huzur bozan mutsuz eden insanlarla bezenmiştir.Ümit ediyorum ki biz onlardan olmayız..

Acı ve Tokluk





 'Bütün acılara dayanılır,yeter ki ekmeğin olsun.' 
                                            Miguel de Cervantes

  Yani şöyle diyebilir miyiz o zaman;acı çeken birini,maddi ya da manevi olsun,tedavi etmek için bir lokantaya götürmek yapılan en büyük iyilik olurdu ona.Yemeğe çorbayla başlayıp,sıcak-ara sıcak,sonucunda karnı doyduğunda ne acıdan eser kalırdı ne de kaybettiklerinden;eğer ona insan demeseydik..Ama yazar bana şöyle düşündürdü;yaşamın insanın önüne sunduğu birtakım engeller ve sıkıntılar bireyin paylaşımlarına bağlıdır.Onun sahip olduklarının ve değer verdiklerinin karşılığında sisteminin neye göre hassas olduğu ortaya çıkar.Bu yemek yemek ya da yememek gibi kişisel ihtiyaçlarını görememeye kadar gider.Yani burada maksat kişi acı çektiğinde kendini şu şekilde ifade edebilir:Sosyal hayattan varlığını çekmek içe kapanmak yalnız kalmak onun seçimidir.

  İnsanlar acı çektiğinde yemek de dahil onun yararına olan hiçbir ihtiyaca onay vermeyebilir.Çünkü acı her insana göre değişir.Cervantes ekmek demekle şunu da kastetmiş olabilir;'Ekmeği isteyecek kadar yaşam sevincimiz olsun yeter ki.'

Ot Gelip Saman Gitmek



  İnsanlar küçük zerre tanecikleri gibi radar sistemine bağlıdır.Yalan yanlış,siyah beyaz her türlü doğadaki sesleri ahenkle algılar.Ve bu algılama sistemiyle yollara dökülür.Onun deyimiyle; 'Dere tepe gitmek boşa kürek çekmek ne bulursam kârdır;dünyaya bir daha mı geleceğiz..' gibi ucuz sözlerle dünyada edindikleri yerde zemini aşındırıp dururlar.Ot gelip saman gitmek onların oyalandıkları tek şeydir.Onların yaptıkları tek şey beden denen mekanizmanın içinden dünyayı oluşturan yaşamı seyretmektir.Onlar olgunlaşmadan yaşamları boyunca açmamış bir gül misali kuruyup giderler..

İnsanoğlunun Törpüyle Sınavı




  İnsanoğlu nedense hayatı sorgulamaya mutsuz ve sıkıntıdayken başlar.Siz hiç gördünüz mü mutluluktan verem olmuş ya da psikolojisi bozulmuş bir insan..Çünkü hayat beş duyudan ibaret değil.Yaşadığımız birçok olay,içinde kendimiz olmadığı sürece bizim için sadece hayat felsefesidir.Yaşamın içinde birebir çarpa çarpa bedeni,yora yora beyni,acıta acıta kalbi;sonuçta insanoğlu alamadığında bulamadığında ve veremediğinde kendinden ve karşısındakinden eksiklikleri,hep bir huzursuzluk içinde yaşamaya ya da yaşatmaya devam edecektir.Zaten beynin gerçekte işlevi budur.Ancak insanoğlu kendine ait bir takım gelenekler,inançlar ve alışkanlıklar sonucunda kararını el yordamıyla deneyerek hatalarıyla yüzleşerek hayatla barışık olmaya çalışmalıdır.Çünkü insan,bir demirci ustasının demire kor alev altında n'asıl şekil verdiğini bir sanatçının ince ince sanatı ne şekilde işlediğini bilir ve sonucunda bu kadar törpülenmeye karşı çıkan kişinin,kendine saygı duyduğunda hayata duruşu sabitlenir.Ve kendine yaptığı yolculuk tamamlanır;ebedi olarak kendisinde kalır.Harikulade ve her şeyiyle gelişmiş olan insan kesinlikle mutlak yaratıcının eseridir..

Bukalemun


   Aslında konu ırkla alakalı değil.Kalp ve beyin,insan teni ne renk olursa olsun;şekil itibariyle aynıdır.İnsanoğlu sadece kültürel ve ona öğretilen bir takım davranışları taklit eder;fıtratına göre bunları tabulaştırır.Daha sonra kimini akıl süzgecinden geçirir.Onu huzurlu kılan kendi inanışına göre kalbi de buna ortak ederek onun dünyada yer bulmasını sağlar.Ta ki kişi gördüğüne duyduğuna ve yaşadığına mantıklı gelen ayrıca onu mutlu eden her şeyi hayatına alabilir.Çünkü insan da doğanın bir parçası olduğuna göre zaman zaman doğayı taklit edebilir.Yani insan,içinde bukalemun gibi değişkenlik gösterebilir.Girdiği ortama,yaşadığı iklime ve alışkanlıklara göre,bu ister kalp olsun;ister beyin,hangisi huzura götürüyorsa farkına varmadan kendini o sistemin içinde bulur.Yani açıkça insan kopyalama bir makine değildir. 

Kuş ve Sürü


         

  Sevgileri yarına bıraktınız.Vermeyi az buldunuz yahut vakit olmadı.Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı.Onları gölgede bıraktınız.Ne size yaradı ne başkalarına..

  Sevgileri biriktirin kumbaranızda.Hayali düşünceleri,üstünüze yakışmayan nefretleri giyip sizi sıkan aynı zamanda sizi koruyan zincirleri kopardınız.Ve zamanı geldiğinde biriktirdiğiniz sevgileri vermek için o kalabalığın içinde hiçkimseyi bulamayacaksınız.Kuşlar sürüleriyle uçar.Ve bir gün vermeye az bulduğunuz sevginizin yerini anlamlı nefretiniz alır.Mevlana der ki;'Ne olursan ol,yine gel.'
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...